Korkmayın açık denizlerde sizi batıracak dalga yoktur. Sığ sulardır hep bir tekneyi alaşağı eden. Kaybolmaktır en kötüsü denizlerde, fenerlere güvenin. Buyrun deyin lafınızı, lafla yürüsün peynir gemileri bu kez.





Siluet-3

>> 8 Ağustos 2008 Cuma

Barba’nın köşesinde oturmuş karşısındaki masalara baktı, yaz kaçamağı bir gündü. Lakerdayı yeni yapmışlar abi sana uymaz dedi garson. Ahtapotumu ver, azıcıkta salamura hamsi biraz peynir. Ufağın yarısı yeter. Adadan bir vapurun geldiğini gördü, ulan ne vicdansız gelişin var dedi, içinden. Bilemedi başka bir gün, başka bir zamanda aynı yerde ona bu cümleyi birinin edebileceğini hem de yüksek sesle…
Kapının açıldığını ve içeri girenin “bana sarılır mısın” demesini bekliyordu adam. Gülümsedi bu düşe, tüm düşlerin gülümsetişi gibi. Düş içini ısıttı, duvarlara baktı, içeride helânın tam yanında bir duvar gördü, düşünü duvara astı...

Bir kadın, zayıf omuzlarında paltosu Barbanın muşamba duvarlarından kış sonu ayazına karşı :
- Eksik hissediyorum kendimi. Oysa vazgeçiyorum her anımla
Adamın Silueti usulca masaya yanaştı.
- Niye peki niye vazgeçiyorsun ki dedi.
Öteki kadının, kırmızısı abartmış dudak boyasına bulandı “niye”
- Artık tahammülüm yok onun beni görmeyişine.
- Erkekler yatakta hatırlar uykuda unuturlar.
- Onu bu sanmadım ben, onunla bu olmaz diye beraber oldum.
- Hep öyle değil midir, her başlangıçta umut, her bitişte yanılgı yok mudur.
- Yapamadıklarımda var benim, elbet ben biraz itmedim mi onu biliyorsun.
- Tutkuların değil miydi, gözünü kör eden. Dur demelerini hiç duymadın ki.
- Evet, duramadım ve o da duramadı…

Yanılgılarımız hep bu değil mi, içindeyken çemberin kör gözlerle bakmak değil midir. Niye değil midir en acımasız soru. Peki neden hep bir koşuşturarak cümleler kurarız ve niye hiç yanıtımız:
- Hayat akıp gidiyor ve ben içinde kıpırtısız duruyorum sadece.*** Olmaz. Durmak ve biraz sadece bakmak gerek, çemberin daraldığı anlarda.

Adam rakısına uzandı, upuzun bir yudum aldı. Vapur iskeleye yanaşmış bir iki yolcuyu bırakıp bıraktığından daha fazlasını alıp yoluna devam etmişti. Ne garip dedi adam içinden; kalana bırakılan, gidenle gidenden az. Ekmeğini hamsinin yağına batırdı. Öte masaya takıldı gözü, bir masada ki adama baktı, helanın kapısındaki kalpe takıldı bakışı ve hemen yan duvarda duran düşüne.
Umut etmeyi ne kadar oldu bırakalı, zamanı koydu önüne. Hatırlayamadı. Dün müydü, bu gün mü, yoksa daha mı çok oldu. “Eksik hissediyorum” repliği geldi aklına. Garip dedi sanmadıklarımızı sanar olduğumuzda eksik olmak kalıyor geriye. Ada olmanın kaderi hep bu mu acaba, tam orta yerde bir başına olmak. Anahtarsız kalmak ve asla gitmemek…

0 yorum:

diplerde

*Hayatın seni savurduğu yer, senin savrulmak istediğin yer olmayabilir. Dur ve bak; "buraya nasıl geldim"

*dünya batıyor iyi tutun, güneşle tek başına bırakacak seni.(haiku)


İzleyiciler

  © Blogger template Romantico by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP