Korkmayın açık denizlerde sizi batıracak dalga yoktur. Sığ sulardır hep bir tekneyi alaşağı eden. Kaybolmaktır en kötüsü denizlerde, fenerlere güvenin. Buyrun deyin lafınızı, lafla yürüsün peynir gemileri bu kez.





Siluet-2

>> 8 Ağustos 2008 Cuma

Yağmur birikintileri arasında hoplaya zıplaya gidiyordu. Silueti bir o su birikintisine bir bu su birikintisine takılırken adam hiç oralı değildi. Durdu yağmurdan kaçanların o nefes nefesliği ile. Bu otomatik kapı gene bana gıcıklık çıkartırsa bu gün kıyameti koparacağım işte, diye geçirdi kafasından. Kapı açıldı iki yana, keyiflendi sonunda dedi.
- Günaydın.
- Günaydın abi, kahveni vereyim. Nasılsın?
- Stabil bak bu gün de karşındayım.

Arkasında iki stajiyer kızımız kıkırdayarak konuşuyordu…
- Facebooktan silmişsin onu
- Sildim
- E ne oldu
- Ya biliyorsun olmayacaktı
- E hani hoşlanmıştın ve seni çok fazla çekmişti
- Olmayacaktı.
- …
- Hem bak yeni birini ekledim.
- Sahi kim o kız?
- Ya hiç sorma be.
- Sordum işte çatlatma beni.
- Ya öyle işte bilmiyorum öyle biri, sakin.
- Eh haydi bakalım…

Hayatlarımıza konuk ettiklerimizi internet ortamlarımıza konuk eder olduk yahu vay canına. Ön koşul eklen internetime maskelerinle kelimeler kur bana, duymak istediklerimi söyle. Sonrası sonra gelsin, bacak arası ağrılarımızı dindirmek gibi…

Rol modeller edinir insanlar rollerini birine benzetmek için. Kendi olamadığını oldurabilmek adına. Hep bir başka duran tiplerdir bu “rol modeller”

- Ben, karımı çok seviyorum ama karım da bilir ki “ben” benle olmalıyım önce.
- A evet haklısın abi
- Bak “ben”, kendime mutlak bir gün ayırırım ve karım da bu günü bilir ve bana dokunmaz.
- E peki o ne yapar abi?
- O da o gün, kendini kendince yaşar.
- Ah ne güzel abi, işte biz bunu yapamıyoruz…


- Yapmalısın ama. Bak “bana”, o gün “ben” sevgilim”le” de beraber olabiliyorum…
- E peki karın o da mı sevgilisiyle.
- Eh olsa evet…
- Ne güzel ne kadar doğal, ne kadar seviyeli….
- Evet bu böyle olmalı. Zira evlilik hiç de insan doğasına göre değil.

Çırak “peki niye evlisiniz” diye sormadı. Soramazdı, zira rol gereği o haklıydı o hep haklıydı zira o oydu…
“Ben” diye başlanan kelimeler kurar bu insan sınıfı.”Ben” bunu böyle yaptım ve sen de artık bunu böyle yapmalısın.

- “Ben” onla arama bu sınırı koydum sen de koymalısın. Bak “ben” başardım sen de başarabilirsin, inan buna. Bak oğluma nasıl sağlıklı bir birey olabildi, senin de oğlun bunu başaracak hiç korkma. Unutma sen varsın ve sen önemlisin, bak “bana” nasıl hayattayım işte.
- Çok sıkıldım artık tek başıma bunca şeyle uğraşmaya. Hayatımda tek bir yumuşaklık yok ve ben artık bunaldım.
- Yeni arkadaşlar edin, çık ve onlarla eğlen, seviş.
- Ama içimde bir yerlerde o hala duruyor.
- Yok öğle bir şey, bak “bana” ben nasıl sildim sende sil. “Ben” yaptım benim de oğlum var. Bak nasıl sağlıklı…

Rol önderimizin ağzına bakar ve iyi ki varsın deriz, duymak istediğimizi bir çırpıda söylemiştir işte. Demiş midir, “düşün madem onu düşünüyorsan nasıl yapabiliri mi”. Kolaydır “ben” merkezde atıp tutmalar. O ne üst perdedir zaten ben merkeze yerleşen. Hep beraber olduklarımız ama hep didiştiğimiz ama hep olmasını istediğimiz şatafatlı “ben” ler.

Merdivenleri çıkarken aklına silueti geldi. Dün ne keyifliydi akşam üstü rakısını yudumlarken. Güldü gene kendine artık kızamıyorum bile yahu dedi içinden “ben” olanrın bensizliklerine. Densizlik işte dedi. Fısıltılara kulaklarını dikip masasına oturdu gazetesini açtı “Ergenekon da yeni tutuklamalar” manşetine gözü takıldı. Tutamadı gülümsemesini kahkaha attı. Yaşasın ya dedi içinden yaşasın ahmaklık…Densizliğin alemi hiç yoktu gene kaşlarını cattı.

0 yorum:

diplerde

*Hayatın seni savurduğu yer, senin savrulmak istediğin yer olmayabilir. Dur ve bak; "buraya nasıl geldim"

*dünya batıyor iyi tutun, güneşle tek başına bırakacak seni.(haiku)


İzleyiciler

  © Blogger template Romantico by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP