Korkmayın açık denizlerde sizi batıracak dalga yoktur. Sığ sulardır hep bir tekneyi alaşağı eden. Kaybolmaktır en kötüsü denizlerde, fenerlere güvenin. Buyrun deyin lafınızı, lafla yürüsün peynir gemileri bu kez.





Adam-Kadın ve Gece 7

>> 1 Ağustos 2008 Cuma

Telefonun ekranına baktığında, “o”nun adını okudu. İçindeki hasretin yüzüne vuran ateşi ile bir anda ne yapacağını şaşırdı. İşte “o” arıyordu…
Eli titreyerek yes tuşuna dokundu, ne diyebilirdi içinde kocaman gel diyen bir ses vardı sustu sadece;
- Selin,
- Efendim
- Nasılsın.
- İyim.
- Sesini duymak geldi içimden bir an ve aradım umarım rahatsız etmemişimdir
- Yo, Özlem var bende, onla laflıyorduk.
- Selam söyle ona
- Olur
- Haydi iyi geceler size.
-
Sessizliğe büründü gene ortalık. Selin elinde telefon boş gözlerle Özlem’e baktı. Ne olmuştu şimdi, tüm taşlar yerine otururken bu aramanın ne anlamı vardı ki. Her gün biraz daha ondan uzağa giderken, her gün yalnızlığının keyfine varırken, her gün onla olan çözümsüzlüklerini çözerken niye şimdi ve niye bu gece aramıştı ki. Ve gene istediği gibi girip hayatına, istediği gibi çıkmıştı hayatından, şımarık bir çocuk gibi…

- Al işte kırk kere dersen olurmuş, boyun uzadı mı şimdi,
- Özlem, niye dokunmayı istediğinde dokunup gidiyor ve ben niye buna izin veriyorum ki. Al işte bak “sesimi duymak istemiş”, peki nerede şimdi ha, kimbilir az sonra kimin yatağına girecek. Bense bir sesle kalakalacağım bir daha arayana kadar.
- Neden hep bizi üzenlere bu saçma sapan takıntımız, üzülmek mi aşk,
- Bilemiyorum inan bilmiyorum, ama onun bu gelip bir dokunup gitmesi ve benim onu bekleyişim sürüyor.
- Kızım sen hala anlayamadın mı, o hiç sorumlu olmayı yeğlemedi ki, o hep kendini yaşadı sense onu hep bekledin o ise beklenmeyi sevdi. Egosuna iyi geliyordu bu zira.

Telefonun sesiyle iki kadın bir kez daha birbirlerine baktılar, Selin telefona uzandı içinden “o” arıyor gene işte sevinci yükseldi, bu sevinci içinde ikinci bir ses karşıladı “o” bizim hayatımızda olmamalı.
Telefonda Selim’in adını okuyunca rahatladı ama içinde kabahat işlemiş bir kızın mahcubiyeti dalgalandı. Ne demeliydi Selim’e…

- Alo.
- Müsait misin?
- Evet, nerelerdesin sen?
- Buralardayım
- İyi misin sen?
- İyim yahu, ne yapıyorsun bakayım diye aradımdı.
- İş güç işte bildiğin gibi.
- Öylesine aradım ben de.
- Arkadaşımla dedikodu yapıyorduk bizde.
- Aman ne hoş haydi devam size, iyi geceler olsun.
- İyi geceler.

Telefon kapandığında Selin gene boş gözlerle Özlem’e baktı. Telefon gene çaldığında şuursuzca yes tuşuna dokundu. Selim in sesini bir an daha duymak hoşuna gitmişti.

- Alooo
- Efendim,
- Ben seni seviyorum, biliyor musun sen çok fazlasın…

Selin duydukları karşısında duraladı. Niye her şey böyle üst üste olmak zorunda ki, zamanın tüm ânları tükendi mi ki bu gece ve birkaç dakikada dengelerine bu hücumları yaşıyordu.

- Selim,
- Biliyorum sınırı aştım, ama bu böyle.
- Selim, az önce “o” aradı…
- …
Telefonu kapattı ve ağlamaya başladı. Hıçkırıklarını tutamıyor içinden yeter artık diye haykırmak geliyordu hıçkırıklarının arasından kekeleyerek sadecetek bir kelime döküldü geceye;

- Neden…?

0 yorum:

diplerde

*Hayatın seni savurduğu yer, senin savrulmak istediğin yer olmayabilir. Dur ve bak; "buraya nasıl geldim"

*dünya batıyor iyi tutun, güneşle tek başına bırakacak seni.(haiku)


İzleyiciler

  © Blogger template Romantico by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP