Korkmayın açık denizlerde sizi batıracak dalga yoktur. Sığ sulardır hep bir tekneyi alaşağı eden. Kaybolmaktır en kötüsü denizlerde, fenerlere güvenin. Buyrun deyin lafınızı, lafla yürüsün peynir gemileri bu kez.





Dibi tutan tencerenin halleri

>> 15 Ağustos 2008 Cuma

Uyanırsın bir gün

Kalkarsın kendi sıcağından, kendi kokundan....

Ve hissedersin yüreğinde kocaman bir hafiflik...

Hafiflikte olur muymuş hiç kocaman dersin, yeni uydurulmuş cümleye kahkaha ile anlam katarken...

Bir ömrün iflasıdır yüreğinde yaşanan...mutlusundur ve huzurlu...

Garip bir sonbahar yağmurunun hüznünü anımsatır huzurun...

Aklına gelir tüm yaşamlar, eski dostlar, eski hayatlar...yüzünde kocaman bir gülümseme “vay be” dersin...

Bitmiş yolların uğranmamış hancısıdırsın artık..bir zamanlar işlek olan hanın artık tali yolda kalmıştır...bir huzur vardır yüreğinde ve bir de acı...

Aslında bitmemiştir yapılacaklar, yaşanacaklar...uzun alış-veriş listeleri gibidir zihnine yazdığın eksik kalanlar...

Ne savaşlara çare bulabilmişsindir, ne açlıklara... ne ölümleri anlatabilmişsindir insanlara..ne de yaşamı kucaklamışsındır bebek teninin anne kokusunda...

Sadece yaşamışsındır dibi hep tutan tencere kıvamında...

Bazen çıkıverir ortaya aynı bedene kaçak yapılaşan istilacı ruhların...

Bir kadın olursun cesur, bir korkak olursun çocuk, bir dost olursun tüm sırları tutan ve bir hain olursun kendi ruhunu satan...

“Bazen” dersin...bazen... farklı değilim ki şu yolda yürüyen adamdan, ya da az kullanılmış beynini satandan, teninin santimetre karesinden para kazanandan...

aslında herkes aynıdır diye geçer içinden...aynıdır..kromozom sayıları hücre çeperleri aynıdır...hatta yapılışları...sadece öğrenilmiş algılamalar farklıdır...maddenin halleri gibidir insanoğlu...ve halleri vardır kişilik denen fiyakalardan...ve bazen kişiliksizlik daha fiyakalıdır..

ağız dolusu küfürler savurursun hayata, hem de hayatı hakkıyla yaşamayı beceremeyenlere...

bir gözlüğün vardır elinde istediğin an istediğin renge dönüşeninden...daha teknolojilerin bile icat edemediğinden..

ömrün geçer bir kocakarı takviminin sayışlar zamanlarında...ve sen yarım kalan bir öpüşmesindir artık sevgililerinin dudağında...

yollar bitmiştir..ve yolculuklar...takatin kalmamıştır adım bile atacak kadar..ama bilirsin ruhunu..kalmasa da takati elbet çıkacaktır koşarak karşısındaki yokuşu...

ve bakarsın geriye tekrar...zihninde durur tüm eski siyah-beyaz fotoğraflar...ve sensindir onları rengarenk yapan...

huzurlusundur...kocaman bir huzur..ve bir de acı...

dersin ki “vay be” ne güzel bir ömürmüş yaşanılan...

ve bitse de yollar, biten yollardır ruhuna son armağan...

ve vedalaşırsın tekrar kavuşmak üzere ruhundaki tüm kadıncıklarla...yazarsın onlara son bir not:

hepinizi sevdim çok, ne bir eksik ne bir fazla...ruhumun tüm istilacılarına....

not: fon müziğimiz kazım koyuncunun “anılar düştü peşime” şarkısı...

“anılar düştü peşime uyumaz oldum

düşlerim vardı yamacına varamaz oldum

rüzgarla yarışırken koşamaz oldum

düze çıkmaz yollarım inemez oldum”....diye devam eder ve gider...

0 yorum:

diplerde

*Hayatın seni savurduğu yer, senin savrulmak istediğin yer olmayabilir. Dur ve bak; "buraya nasıl geldim"

*dünya batıyor iyi tutun, güneşle tek başına bırakacak seni.(haiku)


İzleyiciler

  © Blogger template Romantico by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP