Şimdi Kanbersiz düğün olmaz. Herkes ıssız ada filminden bahsederken susup oturamayacağım. Evet, sonunda ben de sosyal baskıya dayanamayarak seyrettim bu filmi. Evet bu bir aşk filmi.
Bana göre teması şu: “Aşksızlık yalnızlıktır.” Filmin erkek kahramanı kadar kadın da yalnız. Çünkü yalnızlık sevgiden yoksunluktur.
Adam, geçmişte yaşadıklarının etkisiyle ve bittabi kişilik olarak yalnız ve bohem bir hayat tarzını benimsemiş. Haz almak üzerine kurulu bir yaşam. Kadınlarla uzun süreli ve yakın ilişkiye girmekten kaçıyor. Çünkü ona göre aşk bağlayıcı düzenli bir hayatı temsil ediyor.
Aşk=Aile (mi?)
Oysa hayatın küçük zevklerini yaşamayı öğrenmiş biri o. Yaptığı yemeğin tadına bakan birinin yüzündeki haz ifadesi onu mutlu ediyor. Çalışanlarının üzerinde disiplin kurmakla birlikte onlara değer veriyor. Eski plak koleksiyonu var. Değişik kadınlarla ilişkisi var, kocasını aldatan ev kadınlarından, fahişelere kadar fanteziler üzerine kurulu bir cinsel yaşamı var. Nerdeyse hepsiyle uzun süredir görüşüyor.
Ada da aşktan kaçıyor. Neden terk edilme korkusu. Çünkü bütün erkekler onunla birlikte olup sonra sırtını dönüp gitmiş. Hiç bir erkek gerçekten onunla ilgilenmemiş, onu mutlu etmeye çalışmamış. Cinselliğe dayalı ilişkiler yaşamış hep. Aşık olmuş ve hep terk edilmiş.
Aşkta aradığını yine bulamıyor, terk ediliyor ve tercihi düzenli hayat, çocuk ve aileden yana oluyor. Sevmediği biriyle evlenip çocuk doğuruyor. Düzenli bir hayatı, çocuğu ve bir ailesi olmasına rağmen kendini yalnız hissediyor ve mutsuz. Yaşamını paylaştığı kişiyle yıllarca eski sevgilisini hayal ederek sevişiyor. Ada’nın kocasına karşı ne hissettiği meçhul.
Aşk=Cinsellik (mi?)
Adamın da kadının da hayatlarındaki boşluğu dolduran şey çocuklar. Kadın kendi çocuğuyla, adam yaninda çalışan birinin çocuğuyla yalnızlıklarını gidermeye çalışıyorlar.
Bir de filmde hiç görmediğimiz bir adam var. Ada’yla hayatını paylaşıyor. Ortak yaşamın getirdiği sorumlulukları ve zorunlulukları üstleniyor. E tabi bunun getirdiği mutlulukları da yaşıyor. Ada’yla ortak bir çocuk sahibi oluyorlar. Ada’nın bir işi, bir eşi, bir çocuğu, bir evi var. Kocasının da. O ne düşünüyor peki?
Aşk= Paylaşım (mı?)
Bence bu üç kişinin aşk anlayışları arasında çok sıkı bir çatışma yaşanıyor. Hepimiz sanmalar üzerine kurulu bir hayat yaşıyoruz. Aşkı zannettiğimiz gibi yaşıyoruz. Ya da yaşadığımız şeyi aşk zannediyoruz.
İçinde bir çok duyguyu barındıran bir duygu zenginliğidir aşk. Özlem, merak, nefret, öfke, haz, mutluluk, kıskançlık vs. vs. İnsanı duygusal anlamda çok zenginleştirir. Ve hayatımızın içinde ne kadar büyük bir yer kaplar, zaman ister, emek ister, özen ister, korunmak ister vs. vs. Aklımızın, duygularımızın, vücudumuzun tam orta yerine gelip kurulur. Bize gülümseyerek şöyle der. “Buradayım. Buradayım. Beni gör.”
Şimdiiiiii soruyorum. Sizce aşk nedir arkadaşlar? Nasıl yaşanır? Bu iki kişi bir araya gelebilir miydi? Bilemiyorum. Sadece düşünüyorum…
Not: Sevişme sahnesi biraz daha görsel estetik taşısaydı keşke.
Read more...