Korkmayın açık denizlerde sizi batıracak dalga yoktur. Sığ sulardır hep bir tekneyi alaşağı eden. Kaybolmaktır en kötüsü denizlerde, fenerlere güvenin. Buyrun deyin lafınızı, lafla yürüsün peynir gemileri bu kez.





Sol Yanım.......

>> 27 Eylül 2008 Cumartesi

Yatağın sol yanı boş... Yoksun... Ama ben varsın, ordasın gibi davranıyorum.

Her sabah gözlerimi açtığımda sol yanıma bakıyorum alelacele... Yatağın hep sağ yanında yatıyorum, boşluğunu doldurmamak için. Hiç kullanılmadığı halde sol yastığın kılıfını da değiştiriyorum zamanlı zamansız. Yatağın sol yanı boş. Aldırmıyorum. Yokluğuna alışmaya çalışmıyorum. Zaman geçiyor bana rağmen, ama ben asla alışmıyorum yokluğuna. Bir tek nevresimin, çarşafın çok kullanılan sağ yanının pütürlerine inat, sol yanımın ıssızlığı acıtıyor canımı...

Zaman geçiyor sana rağmen. Ama sen hep aynı yaşta, aynı bakışta, aynı ruhtasın şimdi, büyümüyorsun... Büyütemiyorum...

Olmadıkların, olamadıkların ve olamayacaklarının hayallerinde buluyorum seni. İyi bir adamken –hani o çok güldüğümüz iyi tabiriyle- iyi bir babayken, iyi bir çalışanken düşünüyorum seni bazen. Ben yokum bu defa da, yatağın sol yanında sen uyurken...

Değişiyor her şey, zaman geçiyor, ben değişiyorum, aylar değişiyor, insanlar değişiyor, önceliklerimiz değişiyor, dünyaya bakışımız değişiyor..... Bir tek değişmeyen sol yanımın boşluğu ve senin son kez bakan gözlerin...

Yapmadıklarını, yapamadıklarını ve asla yapamayacaklarını yaparken düşünüyorum seni... Maç izlerken, yağmurda benimle yürürken, kavgalarının bile sonunda gülerken...

Sol yanım boşlukta şimdi, ama ben hiçbir zaman yatağın sağ yanından sola geçmiyorum sen varsın gibi...

Çok şey yapıyorum artık hayatta... O “çok şey”in içine sığabilecek her şeyi... Okuyorum, izliyorum, gülüyorum, uyuyorum, seviyorum. Bir tek seni büyütmüyorum bir de sol yanımın boşluğuna alışamıyorum.

Aklımın odalarını karıştırıyorum ikide bir. Bazen gözlerimi açmadan zihnimde sen varken, el yordamıyla bakıyorum boşluğuna “orda mısın” diye... Elime sadece boşluğunun soğukluğu, ruhuma ayrılık rüzgarı esiyor. Üşüyorum. Sol yanımın boşluğuna dönüyorum gene.

Kelime yığıntıları biriktiriyorum hem kendi içime, hem de karalayabileceğim her yere. Sözlükte karşılığı olmayan kelimeler buluyorum sol yanımın boşluğunu anlatmak için ama kelimelerde anlatmaya yetemiyor... Sol yanım boş hala...

Doludizgin geçiyor yıllar. Ben dursun istesem de zaman sana rağmen, bana rağmen geçiyor. Elimde olmayanlarla büyüyorum şimdi. Yeni şeyler keşfediyorum, yeni sevinçler yaşıyorum, yeni hüzünlerde ıslanıyorum ama sol yanımı senden sonra hep boş bırakıyorum.

Önceliklerimi devrediyorum sana zamanla. Sen gibi bakmaya, sen gibi tutunmaya, sen gibi sevmeye çalışıyorum. Başaramıyorum, düşüyorum...

Gitmediğin , gidemediğin ve asla gidemeyeceğin yolculuklara çıkıyorum, ruhumda taşıdıklarımı saymazsak tek başıma. Elimde yarım yamalak bir hikaye tamamlamaya çalışıyorum ama olmuyor. Hep sol yanımın boşluğunun sızısı kalıyor içimde... Alışamadığım bir iç acısı var şimdilerde...

Yatağımında, hayatımın da , bedenimin de, hikayemin de sol yanı boşlukta...

not: Bu yazının da sonu yok....."Bu sabahların bir anlamı olmalı"-Vega'dan....

0 yorum:

diplerde

*Hayatın seni savurduğu yer, senin savrulmak istediğin yer olmayabilir. Dur ve bak; "buraya nasıl geldim"

*dünya batıyor iyi tutun, güneşle tek başına bırakacak seni.(haiku)


İzleyiciler

  © Blogger template Romantico by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP