Korkmayın açık denizlerde sizi batıracak dalga yoktur. Sığ sulardır hep bir tekneyi alaşağı eden. Kaybolmaktır en kötüsü denizlerde, fenerlere güvenin. Buyrun deyin lafınızı, lafla yürüsün peynir gemileri bu kez.





Bu İşte Bi Sıra Olmalı...

>> 9 Eylül 2008 Salı

Ben 16 yaşında oluyorum hayatımın o en durağan yerinde, sen yaşsız bir acı oluyorsun derin bir iz ile.Hayatımın büyüme yerinde, hayatımın çocuk yerinde, hayatımın öylece bir yerinde....

Acım oluyordun aklımın alamadığı, yüreğime sığdıramadığım, sesimi kendime bile duyuramadığım, soluksuz kaldığım....

Soğuk duvarların önünde, sana kaçamak dokunmaları beklerken buluyordum kendimi, 16 yaşımın yalvaran dualarında....

Acım oluyordun bekleme salonlarında, yüreğimi sana bıraktığım şehirlerarası yolculuklarda...Büyümeyi öğreniyordum yollarda tek başıma....Şehirler arası otobüslerin bol molalı, bol namazlı yolculuklarının hızıyla gelebiliyordum ancak sana...

Senden uzak kaldığım zamanlarda nefretim oluyordun dünyaya, avazım çıktığı kadar bağırdığım.Küfürleri sözcüklerimin öznesi yaptığım...Çocuktum aslında ben, 16 yaşımın heyecanlarının bir yoğun bakım odasında acıya dönüştüğü dünyada....

Sana gelen yolların bitmek bilmemesinden şikayetçi oluyordum en çok, oysa uzakta olduğum zamanları yok sayarak....Telaşlıydım ve aceleci...Yollarda zaman ise bir kaplumbağa hızında ilerliyordu, zamandan nefret etmeyi öğreniyordum....

Cam bölmenin ardından bakarken sana, sanki sen göreceksin gibi ağlamamayı öğreniyordum, göz yaşlarımı içime akıtmayı.Camın buğusuna kocaman harflerle “şimdi değil gitmenin zamanı, bu işte bir sıra olmalı” yazıyordum.Yazdıklarıma anlamsız yada kızgın bakan gözlere aldırmadan....Bu işte bir sıra olmalı....

Umudum oluyordun, komadayken bile uzayan saçınla sakalınla....

Aklımın alamadığı ama erdiği acım oluyordun...Senden sonra çok yaşadım ayrılığı da, acıyı da, ölümü de..Alıştım demeyeceğim ama acıdan ölünmediğini öğrendim, 16 yaşımın içinden acı geçen sana ait hikayesinde.....Ama acım oluyordun, susmayan nefretim....

Nefret ediyordum her şeyden ve en çok da senden....Gitmeye kalktığın için, yola düştüğün için, geride kaldığım için, o yatakta aylardır yattığın için....Aklıma gelmeyen sonucum oluyordun. Hastane odasında hep kalacak zannettiğim....Acım oluyordun ve acıyordu içim....

Senden dönen yollar araya giren yolarsa hep hızlıydı, çarparak geçiyordu, bana..Ve ben gene nefret ediyordum zamandan da, senden de...

Tuzlu gözyaşım oluyordun, kafamı yastığa bastırarak geceni karanlığında ağladığım...Hıçkırıklarım oluyordun....Seni düşünürken öfkeyle ağlar buluyordum kendimi..Öfkem sana mıydı, ölüme miydi, yoksa kendime miydi bilmiyorum....Ama en çok da 3 küçük çocuğu bıraktığın için kızıyordum sana. Bir de madem gitmeye seçecektin de ne diye direniyormuş gibi yaptın seksen üç gün ölüme onu anlamıyorum....

Yazı yazıyordum hiç tükenmeyeceğini zannettiğim kelimelerimle, kelimeler biriktiriyordum yüreğimden geçen gözlerini açtığında okuyacağın....Ama zaman bize uymadı....Kelimeler hep yazıldığı yerde kaldı....

Acım oluyordun içime biriktirdiğim, acım oluyordun sahiplenmek istemediğim....

Ama diyorum hala “bu işte bir sıra olmalı”....Ve yıllar sonra sana, büyümüşken , seni içimde büyütmüşken,
sınırları artık geçmişken yazdım...Kusura bakma.......

2 yorum:

Kaptanzade 9 Eylül 2008 22:55  

Gene diyecem başka laf yok. "Ölümü bilen hayatı yaşamayı bilir." Bunu farketmek için bazen duvara toslamak gerekir. Sana ise ölüm yazdırıyor ben bunu seviyorum. Genç gözlerinde ama artık ölüme bakma hayat var ve sen biliyorsun. Haydi yaşamaya... Beynine sağlık.

beenmaya 10 Eylül 2008 01:58  

sustum ne diyim...

diplerde

*Hayatın seni savurduğu yer, senin savrulmak istediğin yer olmayabilir. Dur ve bak; "buraya nasıl geldim"

*dünya batıyor iyi tutun, güneşle tek başına bırakacak seni.(haiku)


İzleyiciler

  © Blogger template Romantico by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP