Korkmayın açık denizlerde sizi batıracak dalga yoktur. Sığ sulardır hep bir tekneyi alaşağı eden. Kaybolmaktır en kötüsü denizlerde, fenerlere güvenin. Buyrun deyin lafınızı, lafla yürüsün peynir gemileri bu kez.





ZamanSızlanmalar/ Sence Anne...

>> 1 Mayıs 2009 Cuma

Zamana yayıyorum tüm anlatacaklarımı, unutmaktan korkuyorum sonraları anne... Unutmak kötü mü sence de...

Ben hiç sevmekten korkmadım anne, ama sevmeyi de beceremedim. Nedenlerim oldu hep başucumda, sevgilerimi de gösteremedim zaten... Ama sevilmekten çok korktum anne... Sen bile beni sevme istedim , karanlık günlerimde...

Ben hiç yalnızlıktan korkmadım anne, bir tek yalnız bırakmaktan korktum, sıfat halinde olduğum herkesi hikayesinde. Ama çok yalnızdım aslında anne, ben hiç artamadım kalabalıklarda... Hep kelimelerden oldu arkadaşlarım...

Ben hiç alışamadım anne, ne kadar düşsem de, ne kadar kanasa da içim, gene de alışamadım işte, acı dozu yüksek kelimelere...

Bir yanım bana rağmen, bana inat , demir gibi dururken yıkılmadan, eğilmeden, acımadan, bir yanım hep düştü anne. çok dayanıksızmışım, hep acıdı o yanım. Ben kendime bile söyleyememişken, sen hep bildin bunları anne. Gene de hiç uslanmadım hayata, bilirsin ben çok yaramazdım, öyle değil mi anne...

Beni niye hep oyundan attılar anne. Niye biçtikleri role bedenim küçük, yüreğim büyük geldi...

İnsanlar büyüdükçe maskeler taktılar yüzüne, bense öğrendiklerimle, biçtikleri rollere rest çektim, tüm maskeleri ve bulunmam gereken tüm meskun mahalleri ateşe verdim. Galiba kendimi de yaktım.ve de büyümek canımı çok yaktı. Sence yeterince büyüdüm mü ben, anne...

Hep derler ya “amacı olmalı insanın”, ama amaç stoklarım tükendi anne, bahanelerim kalmadı artık. Bahane ya da neden arayacak dermanımda. Umutsuz değilim de anne, sadece vazgeçmişim, galiba kendimden. Kendinden vazgeçmek kötü bir şey mi sence de ...

Tam mı büyük yer kaplıyordu hayatımızda, yoksa yarım kalmışlıklar mı anne. Tamamladıklarımız geçmişin dolaplarına birikiyordu da hatıra olacak cinsten, yarım kalanlar dün, bu gün, yarın gibi tüm zamanımızı işgal ediyordu. Yarım mı daha büyük anne, tam mı sence...

Hayalleri hiç sevmedim anne. Hayal kurmak yerine, geleni yaşamayı seçtim. Ezberledim hayallerden gerçeğe irtifa kaybedişleri, kayboluşları, düşüşleri. Ve aslında yaşamak çok daha gerçekti anne.İşte bu yüzden ben hayal kurmayı hiç beceremedim. Zaten becerebilseydim de hayallerimi anlatacağım kimsem yoktu anne. İnsanın hayalinin olmaması mı kötü sence, yoksa anlatacak kimsesinin olmaması mı?

Ben hiçbir şeyi ertelemedim anne. Ama zamanın içinde kayboldum kendimden. Dünde mi aramalıyım kendimi, bugün de mi, yoksa yarından mı beklemeliyim bilemedim. Aslında bakarsan dün bitti, yarını ise ben beklemiyorum anne. Yarın geleceği meçhulde ve beklerken hepimiz yaşamak için yarınları, bu günü ıskalıyoruz. Yarın ise bu gün olduğunda, biz yeni yarınlar bekliyoruz hazır kıta. yarın bitmiyor da biz mi bitiyoruz anne... Erteleme süremiz mi doluyor hayata...

Ben hiç kimseye güvenemedim anne. Hep sırtımı kendime yasladım. İlla güvenmem gerektiğinde bir şeylere yada birilerine ayağımın altındaki toprakla bir de başımın üstündeki gökyüzüne güvendim en çok. Sen niye bana güvendin anne...

Ben hiç bağlanmadım anne, ne hayata, ne nefesimin karıştığı şehirlere, ne sevdiklerim listesindekilere, ne de tükettiğim ömre. Benim bağlantı yollarım hep kopuktu anne. Pamuk ipliği bile daha kalın kalırdı benim hayata olan bağlarımın tabiri yanında. Her an yüreğimin valizi de, aklımın bileti de elimdeydi anne. Ben çoktan hazırdım gitmeye. Bağlı olmak nasıl bir şey anne...

Hayat bir okulmuş anne. Öyle diyorlar, yüreğimi yetiremediğim kocaman laflar ediyorlar. Eğer öyleyse ben çok mu tembelim. Niye çift dikiş gidiyorum yaşamaya, niye hep çalışmadığım yerlerden geliyor sorular ve niye alışamadığım şeylerden kaybediyorum. Peki ya anne, hayat bitmeden nasıl mezun oluyorlar, bu hayatın okulundan. Yoksa hayatın diploması dedikleri ölüm ilmuhaberi mi. Burdaki notlar da geçer mi öteye, anne...

Ben hiç bir şeyi bilemedim anne. Bilmeyi beceremedim, belki de istemedim. Öyle insanların hayatına kurulacak bol ağdalı çok bilmiş laflarım yoktu. Her şeyim düzdü benim anne... düz sevdim, düz söyledim, düz nefret ettim hayata dümdüz gittim...

Ben hiçbir zaman seni anlamadım anne. Çok uğraştım ama anlamadım. Ki zaten de anlayamazdım. Sen anneydin bense aklı isyanda büyümeye direnen bir çocuk. Sen de beni anlayamazdın anne, korkuların varken ölesiye...

Zamanın içinde Zamansız sızlanmalardı yazdıklarım... Öznem sen ol istedim bu defa sadece anne, isteyen gene de alınır üzerine...

0 yorum:

diplerde

*Hayatın seni savurduğu yer, senin savrulmak istediğin yer olmayabilir. Dur ve bak; "buraya nasıl geldim"

*dünya batıyor iyi tutun, güneşle tek başına bırakacak seni.(haiku)


İzleyiciler

  © Blogger template Romantico by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP